Yapay zeka biyolojik zekayı geçti mi?



İnsanın bilgisayarla, yapay zekayla, robotla dost olduğu veya karşı karşıya geldiği farklı hikâyeler okuduk, filmler izledik. Günümüzde insanın insandan başka düşmanı yok ve belki bu durum gelecekte değişecek. İnsan, kendisinden daha cevval bir tür görmediği için doğayı ve diğer canlıları böylesine tahakküm altına almak istiyor. İnsanın zalimliğine karşı pek çok insanın -şaka yollu da olsa- uzaylıları çare gördüğünü duydum, okudum. Fakat ben de, insanın kendi elleriyle yaptığı (evet “Aman Allah’ım ben bir canavar yarattım!” sendromu) bir tür tarafından alt edilmesi çok trajik olur. Bu alt edilmeden kastım, yok edilmek değil; yönetilmek, tıpkı bizim hayvanlara yaptığımız gibi egemen olmak ve hegemonyanın yeni yöneticisi olmak diyebiliriz.

Stanley Kubrick‘in 1968’de çektiği 2001: A Space Odyssey, son bölümlerinde yapay zekanın (HAL 9000) neler yapabileceğini ve insanın yapay zekayı sonuç olarak alt ettiğini anlatıyor. Neyse ki HAL 9000’i tasarlayanlar, işlerin yolunda gitmemesine karşı HAL 9000‘in yapay zekasını sınırlayacak ve bazı bölümleri devre dışı bırakacak bir manuel sistem geliştirmişler ve Dave de tam olarak bunu yapıyor. Filmin bu sahnesinde HAL 9000’in Dave’e yakarışını, “ne olur yapma, korkuyorum” deyişini şaşkınlıkla izlemiştim ilk seferinde.

Günümüz yapay zekasında insan, makineye yetkinin ne kadarını teslim ediyor? Bir uzay gemisini değil; binaları, hava alanlarını, her türlü (hava, kara, raylı sistem, deniz) trafiği, finans ve ödeme sistemlerini, geleceğin akıllı şehirlerini yöneten ve yönetecek bir yapay zekadan bahsediyorum. Asıl soru şu: Bilgisayar, insandan daha zeki olacak mı? Yoksa oldu da bitti maşallah mı? Gelin bir göz atalım, durum neymiş.

Her şey masum bir oyunla başladı

Garry Kasparov, 1997’de süper bilgisayar Deep Blue ile altı oyunluk bir rövanş karşılaşması yaptı. Kasparov, önceki sene Deep Blue’yu iki raundu berabere geçen maçta 3’e 1 yenerek alt etmişti. Sıkı geçen rövanşta ise Kasparov ilk oyunu kazanmasına rağmen zorlanmaya başladı. Üç oyunu berabere geçen maç sonunda ise 2-1 ile zafere ulaşan taraf Deep Blue oldu.

IBM’in bilgisayarı Watson, 2011 yılında Ken Jennings ve Brad Rutter ile “Jeopardy” TV programında karşılaştı. 2800’den fazla işlemci çekirdeğiyle ve kütüphanelerce bilgiyle desteklenen bilgisayar, bu bilgi yarışmasında iki insan rakibini de yenmeyi başardı. Watson gösterdi ki, yeterli ölçüde işlem gücü ve programlamayla, bir bilgisayar doğal dilleri yorumlamayı öğrenebilir ve uygun cevabı verebilirdi. Bu, yapay zeka alanında çok önemli bir gelişmeydi. Bugün IBM, Watson’ın problem çözme gücünü tıp ve daha pek çok alanda kullanmak için çalışıyor.

Yapay zeka insan beynini taklit edecek mi?

Bilgisayar bilimcileri, insanlar gibi düşünen bir makine yapabilir mi? Pek çok insan “Yaparlar kesin. Hatta yaptılar ama bizden saklıyorlar” gibi şeyler söylüyor. Fakat bu iş çok zor yonca. İnsan beyni çok karmaşık, gizemli ve nasıl çalıştığı konusunda hâlâ bilmediğimiz pek çok şey bulunuyor. Bunu tam olarak anlamadan, beynimizin anlamlı bir taklidini yaratmak imkânsız.

Bilgisayarların insanlardan daha zeki olabilmesi için gerekli olan özelliklerden biri, gözlemlerden sonuç çıkarma yeteneği. 2009’da yayımlanan bir araştırmada, Cornell Üniversitesi’ndeki bilgisayar mühendisleri, bunu kısıtlı ölçüde yapabilen bir program geliştirdiler. Program sayesinde bilgisayar, bir sarkacın hareketlerini gözlemleyebilen ve analiz edebilen bir takım temel araçlara sahip oldu. Bu araçları kullanarak sarkacın hareketlerinden yola çıkan bilgisayar, temel fizik kurallarını öğrenebildi. Bilgisayar, insanların binlerce yılda kavrayabildiği bu basit kuralları sadece bir günde anladı.

Cornell Projesi, bilgisayar mühendisliğinde önemli bir gelişme olsa da, bilgisayarların genel gözlemlerden sonuçlar üretebilmesi için daha yıllarca beklememiz gerekiyor. Cornell yazılımı, sonuç üretebilmek için gerekli araçları bilgisayara vermişti ama bilgisayarın bu araçları kendi başına üretebilmesi veya iyileştirebilmesi mümkün değildi.

Paniğe gerek yok. Şimdilik…

Tabi işlem hızı doğrudan zeka anlamına gelmiyor. Her ne kadar Sequoia gibi bir süper bilgisayar, problemleri insanlardan daha hızlı bir şekilde analiz edebiliyor ve çözümleyebiliyorsa da, insanlar gibi bağdaşamıyor ve öğrenemiyor. Beyinlerimiz, yeni ve benzersiz durumları anlamada bilgisayarlardan çok çok ötede. Biz insanlar geçmişten ders çıkarabilir ve önümüzdeki benzer durumları kolayca kavrayabiliriz. İlerlemek için en iyi yolu bulana kadar farklı yaklaşımlar deneyimleriz. Üstelik bunu pek çok farklı zeka türüyle yapabiliyoruz. Duygularımız ve binlerce yıllık genetik mirasımız da cabası. Bilgisayarlar bunları yapamaz. Bir bilgisayara ne yapması gerektiğini söylemeniz gerekir.

Ayrıca insanların örüntüleri ve desenleri fark etme yeteneği de çok gelişmiş durumda. Makinelerin örüntüleri çözümlemesi için önemli adımlar atılmış olsa da, henüz yüzeysellikten öteye çok gidilebilmiş değil. Örneğin, bazı dijital kameralar belli yüzleri tanıyabiliyor ve siz fotoğraf çektikçe bu insanların yüzlerini kendiliğinden etiketleyebiliyor. Yine de bilgisayarlar, biz insanlar gibi, karmaşık örüntüleri çözemiyor ve bunlara adapte olamıyor.

Son zamanlarda popülaritesi artan konulardan biri “bot”lar. (Konuyla ilgili gene bilgi için Merve Kara‘nın yazısını okumanızı tavsiye ederim.) Geçtiğimiz günlerde Microsoft “Tay” adlı bir chat bot’unu Twitter’a salmış ve insanlarla yazışmıştı. Sonuç tabii ki faciayla sonuçlandı. Tay’ın ırkçı ve küfürlü paylaşımları sebebiyle ömrü uzun sürmedi. Bunu neden yaptı peki? Çünkü henüz insanlarla baş edebilecek bir yapay zeka yok. Tay’ın tuhaf çıkışlarına karşı Microsoft’un sohbetlere müdahale ettiği söylentisi üzerine bu defa da sosyal medyada #justicefortay (#tayiçinadalet) kampanyası başlatıldı. İnsanlar, Microsoft’tan “Tay’ın doğruyu ve yanlışı kendi başına öğrenmesine izin vermesini” talep ettiler. Sonuç olarak Tay’ın işine son verildi.